Yüzyıllar boyu çeşitli savaşlara, saldırılara şahitlik etmiş Çanakkale.
Hiç yılmamış, hiç yıkılmamış.
Toprak hiç kurumamış, yeşillik hiç bitmemiş, deniz hiç ölmemiş.
Çanakkale’de yaşayanlar hep zengin hep tok kalmışlar.
Defalarca harap edilen bu diyarlar toprağın ve denizin zenginliği ile her seferinde yeniden hayat bulmuş.
Türkiye’de tarımın başkenti kabul edilen Çanakkale’nin zengin topraklarında bir gün hayat biter mi? Hayatın devamı için organik tarım şart mı?
Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Canan Öztokat Kuzucu ile buluştuk ve son zamanların trendi kelimesi organik tarım üzerine hoş bir sohbet gerçekleştirdik.
Öznur Doğangün: Organik Tarım nedir?
Canan Öztokat Kuzucu: Organik, biyolojik, ekolojik tarım, üçü de aynı anlamda kullanılan terimlerdir. Ama ülkemizde organik tarım tanımı benimsenmiştir. Organik tarım; ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren bir tarım şeklidir. Sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasaklanması yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden, üretimde miktar artışını değil ürünün kalitesinin yükseltilmesini amaçlayan bir üretim şeklidir.
Öznur Doğangün: Diğer tarım şekillerinden farkı nedir? Neden böyle bir tarım şekli ortaya çıkmış?
Canan Öztokat Kuzucu: Tarımsal üretimde verimi arttırmaya yönelik olarak yapılan faaliyetlerin başında gübreleme ve ilaçlama geliyor. Konvansiyonel tarım olarak isimlendirilen bu tarım şeklinde verimi arttırmak için sentetik gübreler ve bitki koruma ilaçları ile birlikte özellikle sera yetiştiriciliğinde halk arasında hormon olarak tabir edilen bitki büyüme düzenleyicileri yoğun olarak kullanılıyor. Ancak doğa kendisine uygun olmayan her türlü maddeye karşılık veriyor. Bu sadece tarımsal üretimde geçerli değil biliyorsunuz. Yıllardır çevreye verilen zararların etkilerini tartışıyoruz. “Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık” diyoruz ama bunun gereklerini yerine tam olarak getirebiliyor muyuz?
Oysa organik tarımda; kullandığımız gübreler, bitki koruma ürünleri yine doğadan gelenler. Tabi konvansiyonel tarımdan ayrılan en önemli özelliği üretilen ürünlerin hepsinin bir sertifikasyon kuruluşu tarafından onaylanmış olması.
Öznur Doğangün: Organik tarım ülkemizde uygulanıyor mu? Hangi bölgelerimizde daha yaygın?
Canan Öztokat Kuzucu: Evet uygulanıyor, üstelik gün geçtikçe daha da yaygınlaşıyor. İlk olarak 80’li yıllarda Ege Bölgesi’nde kuru üzüm ve kuru incir üreticilerine gelen talepler üzerine organik tarıma başlandı. Şimdi neredeyse ülkemizin tüm bölgelerinde organik tarım faaliyetleri var ancak Ege Bölgesi’nde daha yaygın. Organik tarım sadece bitkisel üretimde yer almıyor, hayvansal üretimde çok ciddi yatırımlar var bu konuda özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nde önemli çalışmalar yapılıyor.
Öznur Doğangün: Organik ürünlerin diğerlerinden farkı nedir? Örneğin daha mı sağlıklılar, ya da daha mı lezzetliler?
Canan Öztokat Kuzucu: Organik tarım yöntemi ile üretilen ürünlerde insan sağlığına zararlı olacak sentetik kimyasallar bulunmaz. Ama asla organik ürünler daha sağlıklıdır, örneğin daha fazla C vitamin içerirler denemez. Ancak lezzet konusunda organiklerden yana pozitif bir etkinin olduğu kesin. Bununla birlikte organik tarım sadece insan sağlığını değil aynı zamanda çevreyi de koruyan bir tarım şeklidir. Organik tarımda Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) kullanımı kesinlikle yasaktır. Bugün dünyada bilim insanları GDO’lar yönünden ikiye ayrılmış durumdadır. GDO’ları savunanlar ve GDO’lara şiddetle karşı çıkanlar. Organik tarım da GDO’ya şiddetle karşı çıkmaktadır. Bu karşı çıkışın asıl nedeni GDO’ların insan sağlığına olan zararlarında çok çevreye olan zararlarından ötürüdür.Çünkü bu organizmalar asıl olarak biyolojik çeşitliliği tehdit etmekteler. Düşünün dünyadaki tüm domates çeşitleri GDO’lu, nereden bulacağız bir daha tadına doyamadığımız Pembe Domatesleri?
Öznur Doğangün: Ben evimin arka bahçesinde domates yetiştiriyorum, hiç ilaç veya gübre kullanmıyorum, organik domateslerim var diyebilir miyim?
Canan Öztokat Kuzucu: Siz istediğiniz kadar ben organik domates yetiştirdim deyip pazara çıkın kim inanır? Organik tarımın diğer tarım şekillerinden en önemli farkı şu; mutlaka denetimli bir kontrol/sertifikasyon kuruluşu tarafından kontrol edilip sertifikalandırılmanız gerekli. Ancak ondan sonra güvenilir olabilirsiniz. Yani aslında organik tarım sadece üreticinin değil, tüketicinin de haklarını koruyan bir tarım şekli.
Bunun yanında organik tarım demek atalarımızdan kalan usullerle tarım yapmak demek değil. Organik tarımda da gübre kullanıyoruz, bitki koruma preparatları kullanıyoruz, modern tarım şekillerinden yararlanıyoruz. Örneğin; gübre olarak çiftlik gübresi olarak tabir edilen ahır gübrelerini, yeşil gübre bitkilerini, bitki hastalıkları için kükürt ve bakırın yanında sarımsak gibi bazı bitkisel ürünleri, zararlı böcekler için ışık ya da feromon tuzaklarını kullanabiliriyoruz. Ancak tüm bu ürünler için bile belli limitler var. Kullanılabilecek bütün maddeler ve miktarları 1 Aralık 2004 yılında kabul edilen 5262 sayılı Organik Tarım Kanunu’na dayanan yönetmelikte açık açık belirtilmektedir. Buradan da anlaşılacağı gibi ülkemizde organik tarım aslında çok önemsenen ve çalışılan bir konudur.
Öznur Doğangün: Yerel çeşitleri korumak neden önemli?
Canan Öztokat Kuzucu: Organik tarımın belki de üzerinde durduğu en önemli noktalarda birisi yerel çeşitler. Yerel çeşitler; ait oldukları yörenin çevresel koşullarına çok iyi uyum sağlamışlardır. Yani ait oldukları bölgenin iklimsel streslerini daha kolay atlatabilmekte ayrıca bu çeşitlerde biyolojik mücadele gibi çevre dostu yöntemler daha başarılı şekilde uygulanabilmektedir. Bu nedenle yerel çeşitler organik tarım en fazla tercih edilen çeşitlerdir.
Öznur Doğangün: Ülkemizde buna yönelik çalışmalar var mı?
Canan Öztokat Kuzucu: Bu konuda çok ciddi çalışmalar var. Üniversiteler ve tarımsal araştırma kuruluşlarının çalışmaları yanında bu kaynakları koruyan Ulusal Tohum ve Gen Bankalarımız bulunmaktadır.
Öznur Doğangün: Çanakkale organik tarımda hangi durumda? İlimizin bu yönden avantajları dezavantajları neler?
Canan Öztokat Kuzucu: İlimiz oldukça iyi bir potansiyele sahip. Ziraat Fakültesi, meslek yüksekokulları bilimsel çalışmalar ile ilimizdeki organik tarım çalışmalarına destek olurken, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü organik tarım konusunda üreticilerimize hizmet etmeye devam ediyor. İlimiz, tarımsal üretimde ülkemizin lokomotifi durumunda, bence organik tarım yönünden de çok şanslı. Çünkü bilinçli üreticilerimiz, henüz kirlenmemiş topraklarımız, destek olabilecek heyecanlı kuruluşlarımız, organik tarıma çok uyumlu doğal ve kültürel miraslarımız ve bunlarla bütünleştirebileceğimiz turizm potansiyelimiz var. Şu anda adalarımızda özellikle Gökçeada’da kayda değer bir organik üretim sözkonusu. Ayvacık yine alan olarak en fazla organik üretimin yapıldığı bölgelerimizden.
Ancak organik tarım açısından sadece ilimiz için değil ülkemizdeki hemen hemen bütün bölgelerimizdeki en önemli dezavantaj, tarımsal arazilerin parçalı ve küçük olması. Organik tarım yapılan bir arazinin yanındaki konvansiyonel tarım yapılan araziden etkilenmemesi mümkün değildir. Bunun yanında özellikle çok yıllık tarımsal ürünlerde ilk yıllardaki ürün düşüşleri üreticilerimizi korkutmakta ve organik tarımdan uzaklaştırmaktadır.
Öznur Doğangün: Çocuklarımız beslenme yönünden bizden daha mı şanslılar?
Canan Öztokat Kuzucu: Bana göre daha şanslılar. Çünkü daha bilinçli ebevyenlere sahipler. Yaptığımız çalışmalarda özellikle kentsel alanlarda yaşayanlarda organik ürünlere olan talebin artış gösterdiğini görüyoruz. Özellikle bebek maması ve tekstil ürünlerinde bu artış dikkate değer.
Öznur Doğangün: Önümüzdeki yıllarda sizce organik tarım yaygınlaşacak mı yoksa bu sadece bir trend mi?
Canan Öztokat Kuzucu: İlk zamanlarda organik tarım konusu bilimsel toplantılarda tartışılırken, hep konuşulan ama sonuca bağlanmayan soru şuydu; Organik tarım dünyayı besler mi? Cevap hala net değil. Elbette artan dünya nüfusunu besleyecek kadar tarımsal üretim olmalı. Ancak istatistikler dünyada tüm dünya nüfusunu besleyecek kadar üretim olduğunu gösteriyor ama dünyada açlıkla yüzyüze olan insan sayısı neredeyse milyara yakın ve bu sayı düşmüyor.
En azından ileriki nesillere daha temiz toprak,hava ve su bırakmak bizim borcumuz. Organik tarımın bunu başarmada payı olduğu kesin.
Röportaj : Öznur B. Doğangün
Fotoğraflar: Suphi Tüfekçi