BESİCİLERİN KORKULU RÜYASI `MASTİTİS

İnekler, mastitise yol açan 200 den fazla bakteri türü ile aynı ortamda yaşarlar. Bu nedenle, mastitise karşı her zaman ve her noktada uyanık olma zorunluluğu vardır.

Meme dokusunun yangısı olarak bilinir. Mastitis genellikle laktasyon ile ilişkili olup, oluşum nedenine göre; enfeksiyöz, travmatik veya toksik, seyrine göre; klinik veya subklinik, süresine göre de akut veya kronik olarak sınıflandırılmaktadır.

Mastitisin sebepleri, daha çok hazırlayıcı (çevre kaynaklı) ve yapıcı (mikroorganizmalar) olmak üzere iki başlık altında toplanabilir. İnekler, mastitise yol açan 200 den fazla bakteri türü ile aynı ortamda yaşarlar. Bu nedenle, mastitise karşı her zaman ve her noktada uyanık olma zorunluluğu vardır.

Mikroorganizmalar; memeye daha çok meme başı kanalından olmak üzere, dolaşım (kan-lenf) ve meme başı derisindeki sıyrık, yara ve berelerden girmektedirler.

Tedavi süresince mastitisli süt, sağlık riski nedeniyle kesinlikle insan veya hayvan gıdası olarak kullanılmamalıdır.

Sütçü veya kombine verim yönlü ineklerde artan süt verimine bağlı olarak, mastitis, ekonomik kayıplara neden olan hastalıklar içerisinde yüzde 30-40'lık bir paya sahiptir.

Mastitis kaynaklı kayıplar:

Verim düşüklüğü,

Sütün kalitesindeki değer kaybı ve satış fiyatının düşmesi,

Emek ve zaman kaybı,

İlaç ve tedavi gideri,

Gıda kirliliği,

Kilo kaybı, ölüm

Dölverimi kaybı,

Mastitisli ineklerin elden çıkarılması (reforme edilme),

şeklinde sıralanabilir.

 

Mastitis vakası başına maliyet, çiftlikler arasındaki farklılıklardan dolayı çiftlikten çiftliğe göre değişiklik göstermektedir. İngiltere'de çiftlik verilerini kullanan yakın tarihli bir araştırma, tek bir klinik mastitis vakasının gerçek maliyetinin 149- 250 sterlin arasında olduğunu buldu. Genel ortalamalardan ziyade işletmedeki klinik ve subklinik mastitise bağlı mali kayıplar öncelikle doğru bir şekilde tespit edilmelidir. Çiftlik sahibi ve sorumlu veteriner hekimi işletmedeki mastitis maliyetlerine odaklanmalı en çok fayda sağlayacak koruma ve kontrol programlarını birlikte oluşturmalıdırlar.

SUBKLİNİK MASTİTİS

Subklinik (gizli/görünmeyen) mastitis; inekte, memede veya sütte her herhangi bir belirti vermeyen ancak süt verimini ve kalitesini önemli ölçüde düşürmekle karakterize bir mastitis şeklidir. % 3-25 oranında süt kaybına neden olan subklinik mastitis en sık karşılaşılan mastitis formudur ve mastitise bağlı süt kayıplarının çok büyük bir kısmını (% 70) teşkil etmektedir.

ÜLKEMİZDE GÖRÜLME SIKLIĞI

Yapılan araştırmalarda, ülkemizde subklinik mastitis görülme sıklığı bölgelere göre değişiklik göstermekle birlikte ortalama yüzde 30 olarak tespit edilmiştir. Kars'da yüzde 16 olarak bildirilen subklinik mastitis görülme sıklığı, Afyonkarahisar'da yüzde 44, Konya'da yüzde 23, Çukurova bölgesinde ise yüzde 58 olarak bildirilmiştir. Bölgeler arası yüksek oranda farklılığın; verim, sağım ve altlık yönetimi ile bölgelerin sıcaklık ve nem oranından (SNİ) kaynaklandığı düşünülmektedir.

KLİNİK MASTİTİS

Klinik (belirtili/gözüken) mastitis; memede ateş, kızarıklık, şişlik, ağrı, süt veriminde azalma, memeden süt yerine su, pıhtı, kan gelmesi, hayvanın genel durumunda bozukluk, neşesizlik, iştahsızlık ve ateş gibi belirtilerle seyreden mastitis şeklidir. Her bir meme lobunda meydana gelen iltihabi durum, bir klinik mastitis vakası olarak ele alınmalıdır. Tek bir ineğin 4 meme lobunda klinik mastitis şekillendiyse bu 4 mastitis vakası olarak kayıt altına alınmalıdır. İşletmede aylık klinik mastitis oranı yüzde 2'nin altında olmalıdır.

Verimliliğin sürdürülebilmesi ve meme sağlığı için;

Hayvan Refahında "5 Temel Hak" kuralına uyulmasına,

Barınakların temizliği, havalandırması, ışığı ve neminin kabul edilebilir seviyede tutulmasına,

Yatakların düzenli olarak temizlenmesine veya değiştirilmesine,

Yatma yerlerinde bakteri üremesini en düşük seviyede tutan temiz kum altlık kullanılmasına,

Sağmal inek vücudunun sürekli kuru ve temiz olmasına,

İşletmede elde edilen sütlerde (tank) somatik hücre sayısının 200.000 den düşük olmasına,

Doğum öncesi memede ödem oluşmaması için, rasyonlarda sodyum ve potasyum alımının ayarlanmasına,

Sıcak stresine karşı tedbir alınmasına,

Meme kıllarının kesilmesine,

Lezyonlu meme başı derisi somatik hücre sayısında önemli oranda (yüzde 30- 40) artışa neden olmaktadır. Meme ve meme başının lezyonlardan(yaralanmadan) korunmasına,

Somatik hücre skoru iyi olan damızlık boğalara ait sperma kullanılmasına,

Yemlere meme sağlığını koruyan selenyum, çinko ile D ve E vitamini içeren

katkıların ilave edilmesine,

Sürünün kapalı olmasına (dışarıdan şüpheli damızlık dişi hayvan alınmaması),

Sineklerle mücadele edilmesine,

Düve doğumlarının ilkbahar sonu ve yaz başlarına denk getirilmemesine,

Sütün kolayca inmesi için ineklere iyi davranılmasına,

Sağım makinelerinin periyodik olarak bakım ve kalibrasyonuna,

Stresiz ortamda sağımın zamanında yapılmasına,

Her yıl sağılan ineklerden ortalama yüzde 20-25'nin (yaşlı, verimsiz, hasta vb.) gençlerle yenilenmesine,

Sarkık memeli inekler ile meme başı aşırı kısa-uzun ya da aşırı kalın-ince inekler zaman içerisinde seleksiyona tabi tutulmasına,

Meme başı sfinkterleri gevşek olan yani sıklıkla memede sızıntısı olan ineklerin sürüden çıkarılmasına,

Sıklıkla emilen buzağı-dana-düvelerin sürüden çıkarılmasına,

İlk buzağılama yaşının 30 aydan yüksek olmamasına,

Mastitisli ineklerin erken fark edilmesine,

Mastitisli hayvanların ayrı sağılmasına veya sona bırakılmasına,

Mastitli ineklerin günde 4- 6 kez sağılarak, memede oluşan toksinlerin dışarı atılmasına,

Sağım öncesi ve sağım sonrası meme temizliği ve asepsisine,

Meme ve meme başlarının sağımdan önce ıslatılmaması veya yıkanmaması, ıslaksa veya yıkanmışsa da iyice kurutulduktan sonra sağım yapılmasına,

Sağımdan sonra kilitleme (yatmasını önleyecek şekilde bağlama) ve yemleme yapılarak, meme süt kanalı kapanana kadar (1 saat) ineklerin ayakta bekletilmesine,

Kuru dönemin başlangıcı ve sonu laktasyon dönemine göre yedi kat daha fazla mastitis riski taşımaktadır. Bu nedenle doğumdan önceki iki ayda (kuru dönem) gebelerin temiz, kuru, bol altlıklı ve kalabalık olmayan yerlerde barındırılmasına,

Kuru dönemde oluşan subklinik enfeksiyonlar, laktasyon döneminde oluşan yeni meme içi enfeksiyonlardan daha fazla oranda doğum sonrası klinik mastitislere neden olmaktadır. Bu bağlamda kuru dönem sağıltım programına,

Kuru dönemde meme içine uygulanan antibiyotikler, yavaş çözüldüğünden en az üç hafta süreyle etkisini sürdürmektedir. Bu nedenle kuru dönemde yapılan sağaltım aynı zamanda yeni enfeksiyonların önlenmesinde de kilit önemdedir.

Sürekli somatik hücre sayısı yüksek olan ve sık sık (1 laktasyonda 3'den fazla) mastite yakalananlar ile kuru dönemde problemi çözülmeyen mastitisli hayvanların sürüden çıkarılmasına,

İşletmede veteriner hekiminizin önerisine göre mastitise karşı bir korunma planına sahip olunmasına, dikkat edilmelidir.

(Kaynak: Tarım ve Orman Bakanlığı- Büyükbaş Hayvancılık)

  • Site Yorumlarý
  • Facebook Yorumlarý Facebook Yorumlarý
Yeni yorum yaz
Henüz bir yorum yazýlmadý. Ýlk yazan siz olabilirsiniz.