Halen bir çoğumuz geleneksel yöntemleri sürdürmekteyiz. Bizim kurtuluşumuz geleneksel yöntemlerden uzaklaşıp teknolojik yöntemleri kabullenerek kullanmamızdır.
Teknoloji dediğimizde modern sistemler hep çok pahalı zannedilerek kullanılmaz. Maliyet hesabı yapıldığında nedense hep çıkan paralar göze batar. Damlama sulama sistemi deriz, pahalıya gelecek zannedilir. Halbuki kullanılan gübrenin ve suyun miktarı düşer. Doğru hesaplamalar yapılmadığı aşikardır. Acayip paralar harcarız, tüketir tüketir dururuz ama hiç gözümüze batmaz. Verimi yükselteceğini zannederek dönüme damlama sulama sistemi sayesinde nitratı birkaç defada verebileceğimiz halde 1 çuval nitratı boca ederiz 1 dönüm yere, paramızı havaya uçurur, toprağımızı öldürürüz. Bu bir tepsi baklavayı bir oturuşta yemeye benzer, hele bir de sağlık problemi varsa komaya bile girer insan. Bitki neden girmesin? Giden parayı hiç düşünmeyiz ki. Atılan ilaçlar hiç gözümüze gözükmez, sonuç olarak kazanılan para olmaz ortada çünkü alınan malzemelerin, kullanılan mazotun, ilacın ve gübrenin borçları ancak karşılanmış ve geriye kıt kanaat geçinmenin bile mümkün olmayacağı bir para kalmış ve sonuç yine hüsran olmuştur. Geçen yıl karpuz para etti diye bu yıl da herkes karpuz yetiştirecek ve tarlada kalan ürünlerle sonuç yine hüsran, yine hüsran. Neden mi? Çünkü ne planımız ve programımız ne de bizi yönlendirecek birilerini bulamıyor olmamız, böyle bir strateji de gelişmemiş ayrıca.
Mahsulümüzü belki hak ettiği değere satamadığımızı düşünüp, masrafları ancak karşıladığımızı düşünürüz, çözümünün nasıl olacağını araştırmayız.
Aslında “girdi masraflarını düşürmek” elimizde…
Her birimiz bir makine alırız, 100 hanenin yüzünde de birer pulluk, birer tırmık, birer mibzer, birer ilaçlama tankı vs.
Çiftçi örgütlenerek ihale usulü malzeme alsa, fiyatı kendi belirlese, o zaman o gücün önünde kimse duramaz, öyle değil mi? Birçok kesim bu gücü istemez, bazı çevreleri rahatsız bile eder; çünkü bu hem ekonomik güç demek, bağımlı olmadan ülke bazında büyük kalkınma demektir. Hadi bu olamıyor diyelim, halbuki her 5 çiftçi ailesi birleşip 1 tırmık, 1 pulluk, 1 çapa alsa, kullanacağı ilaç ve gübreyi gidip toplu fiyat alarak indirimli alabilse, bu bile bir dalga yaratır. Bizler maalesef kullandığımız gübrenin bile çuvalını komşumuz görmesin diye saklayanlardanız, ne tuhaf.
Sahadayken şunlara şahit oldum; çiftçilerin büyük bir kısmı malzemelerini peşin almayıp, senet imzalayıp vadeli alıyorlar. Bu durumda gayri resmi olarak dünyanın faizini ödeyip başkalarını zengin ediyorlar. Aslında çiftçiler, hasatta elde ettiği paradan bir miktarını maliyetleri için ayırsalar bu durum yaşanmayacak, uyanık insanlar durumdan istifade edemeyecekler. Fakat biz öyle yapmıyoruz. Sahadayken şunu da gördüm, hasatta alınan paralarla gösterişli şekilde düğün dernekler yapılıp, son model traktörler, ihtiyaç dışı malzemeler ve bunun gibi şeyler alınıyordu. Gelecek yıla yatırım yapıldığını hiç görmedim diyebilirim. Çok ilginçtir ki şehirden heves edip gelip bahçe kuran adamlar hakikatli yatırımlar yaptılar. Bunu yaparken de uzmanlardan bilgi alarak doğru şekilde davranarak kazançlı çıktılar ve birbirleriyle bilgilerini paylaştılar.
“Eksik olan bilinç”
Tüm bunlardan yola çıkarak anladığım eksik yönün bilinç olduğudur. Bir çok kez denendi ve örgütlenme başarılı olmadı. Bilinç oluşturup başarılı olanlar da mevcut: Tire Süt Kooperatifi gibi.
“Teknoloji bizi kurtarır mı?”
Tarımda karlılığı arttıran tarımsal teknolojiyi büyük işletmeler kullanabiliyorlar. Küçük aile işletmeciliğinde maliyetler açısından ve bilinmiyor olmasından dolayı kullanılmıyor ve istenilen karlılık sağlanamıyor. Bu hem hayvancılıkta hem de bitkisel üretim için geçerli. Bizlerin görevi küçük çiftçileri birleştirip teknolojileri kullanmaya teşvik etmek, yeni nesil üretim bilincini aşılamak, masraflarını minimuma indirirken çevreye azami ölçüde etki etmelerini sağlamaktır. Böylece kazanan küçük çiftçi büyür ve ülke ekonomisine katkısı olur.
Dünya çapında değerlendirme yapacak olursak TARIM bizim için ekonomimizi kalkındıracak en önemli faaliyettir.