Permakültür uygulamalarıyla sürdürülebilir bir yaşamın kaynağını Belentepe'de kurduğu Permakültür Uygulama ve Doğal Yaşam Çiftliği ile yaratan Taner Aksel...
Kritik Eşik kitabıyla büyük ses getiren ve ardından sürdürülebilir yaşam üzerine yaptığı çalışmalarını da Belentepe Permakültür Uygulama ve Doğal Yaşam Çiftliği ile birlikte hayata geçiren Sayın Taner Aksel ile yaptığımız keyifli röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
Sayın Taner Aksel bize kendinizden kısaca söz eder misiniz?
1968 doğumluyum. İstanbul Robert Koleji 1987 mezunuyum. 1991’de İ.T.Ü. inşaat mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra 1991-1993 yılları arasında ABD’de Ohio eyaleti Cincinnati Üniversitesi’nde ‘İnşaat Yapılarının Deprem Davranışının Tespiti’ üzerine yüksek lisans yaptım. 1994’te Türkiye’ye döndü ve kendi firmamı kurarak inşaat mühendisliği alanında yazılım geliştirme, eğitim, danışmanlık hizmetleri verdim. 2008’deki küresel ekonomik krize yol açan insan davranışı ile yapıların deprem davranışı arasında benzerlikler bulunca iki yıl süren bir araştırma sonucunda, özellikle iklim değişikliğine dikkat çekmek üzere ‘Kritik Eşik’ kitabımı yazdım.
Mevcut fosil yakıt tabanlı tüketim toplumunun doğaya ve dünyaya vermekte olduğu zararları görünce ve bu gidişatın sürdürülemez olduğunu farkedip, ‘sürdürülebilir yaşam’ üzerine araştırmaya giriştim. 2010’da Bill Mollison’dan permakültür eğitimi alarak ‘Permakültür Tasarım Sertifikası’ sahibi oldum. (Permakültür, bilinçli olarak, doğal ekosistemlerdeki gibi çeşitliliğe, denge ve dirence sahip ve tarımsal anlamda bereketli ekosistemler, yaşam alanları tasarlama ve sürdürebilme çalışmalarıdır).
Permakültür prensiplerini uygulayarak önce İstanbul Beykoz’daki evimin bahçesini doğal yöntemlerle kendi gıdasını üreten ve daha verimli bir şekle dönüştürdüm. Ardından Bursa Uludağ’daki 14 dönümlük arazide permakültür tasarımını gerçekleştirdim ve 2011’den bu yana tamamen doğal malzeme ve yöntemlerle kendi kendine yetebilir bir yaşam alanı kurmuş bulunmaktayız. Belentepe Permakültür Uygulama ve Doğal Yaşam Çiftliği Temmuz 2013’te faaliyete geçmiştir. Çiftliğin amaçları: kendi ve yakın çevresi için doğal ve zengin içerikli gıdalar yetiştirmek/üretmek, permakültür eğitim ve uygulamaları gerçekleştirmek (toprağı zenginleştirme, su tutma, temiz enerji, doğal yapı mimarisi, atıkların geri dönüşümü, gıda ormanı, doğal gübre ve ilaçlar, v.b.) sürdürülebilir yaşama adım atmış ve adım atmak isteyen herkesle yardımlaşmak, paylaşmaktır.
Sürdürülebilir yaşamı yaygınlaştırmak üzere çeşitli çalışmalar da yürütmekteyiz:
2015: Bursa Osmangazi Belediyesi ile ‘Doğal Yaşam Parkı’ projesi
2015: Bursa Osmangazi Belediyesi sponsorluğunda Permakültür Tasarım Sertifika kursu ile 125 kişiye eğitim
2015: İstanbul’da 9 lise öğretmen ve öğrencilerine verilen Permakültüre Giriş ve Bahçecilik kursu
2015-2016: İstanbul ve Bursa’da özellikle gençlere yönelik Sürdürülebilirlik ve Bahçecilik eğitimleri…
Sürdürülebilir yaşam için en önemli konuların başında enerji gelmektedir. Temiz enerji alanında da çalışmalar yapmaktayım. Güneş ve rüzgardan elektrik üretimi, ısı pompaları ile toprağın ısısını kullanarak binaların ısıtılması-soğutulması, atık sıvı yağların araçlarda yakıt olarak kullanılması çalışma konularım arasındadır.
Çiftliği nasıl kurdunuz, bugüne nasıl geldiniz, permültürle nasıl tanıştınız, kısaca bizimle paylaşır mısınız?
Belentepe Doğal Yaşam ve Permakültür Uygulama Çiftliği adını üzerinde kurulu bulunduğu Belentepe bölgesi’nden alıyor. Bursa Uludağ’ın güneybatısında, Bursa’nın içme suyunu sağlayan Doğancı Baraj Gölü manzaralı ve Nilüfer deresinin içinde aktığı vadinin güney yamacında yer alıyor. 730 metre rakımda bulunan çiftlikten civar köylere 15-45 dakikalık yürüyüşlerle ulaşılabiliyor (Mürseller Köyü 15 dakika, Tuzaklı Köyü 30 dakika ve Kirazlı Köyü 45 dakika). Uludağ Milli Parkı’na araçla 15 dakikada ulaşılabiliyor. Kayak merkezi ve hoteller bölgesine ise araçla 30 dakikada ulaşılabiliyor. Uludağ Milli Parkı içindeki Kirazlıyayla ve Sarıalan bölgeleri hem yürüyüş hem konaklama, kamp için keyifli bölgelerdir. Bursa Merkez ve şehrin tarihi mekanları da araçla 30 dakika mesafededir. Ayrıca yine 45 dakika – 1 saat mesafede Keles ve Orhaneli yayla kasabaları da gezip görmeye değer.
1998’de Bursa Uludağ eteklerinde on dönüm bir arazi almıştım. Dedenin biri inşaat ustası, diğeri de çiftçi olunca her ikisinden de genler geçmiş oluyor. İnşaat mühendisi çıktım ve toprağı, toprakla uğraşmayı da seviyorum. Araziyi satın aldıktan sonra, buğday tarlası olan bu araziye üzüm ve meyve ağaçları diktik ama tamamen bilinçsizce. Yıllarca doğal tarım yapmaya çalıştım ve araziye kimyasal gübre veya ilaç sokmadım. Tabi bazı dönemlerde hastalıklar nedeniyle ciddi mahsul kayıpları da yaşadım. Uludağ’a birkaç haftada bir sadece hafta sonu gidebiliyordum. 2010 yılı iklim açısından garip bir yıl oldu. Haziran ayı boyunca hiç dinmeyen yağmurlar nedeniyle çilekler toprak üzerinde ve kirazlar ağaç dallarında çürüdü, küflendi. Ardından kuraklık geldi ve tüm yaz çok kurak geçti. Üzümlerin çoğunu kaybettim. Hatalar yapmıştım ve artık bir karar vermem gerekiyordu. Ya doğrusunu öğrenip hataları düzeltecektim ya da araziyi başıboş bırakacaktım, mümkünse satacaktım.
Karar vermeden önce doğal tarım hakkında bir araştırma yapmaya giriştim. Bu konuda gerekirse yurt dışına gidip kurs almaya bile hazırdım. Ve yurt dışında doğal tarım kursu ararken memlekette, İstanbul’da verilecek bir kursla karşılaştım: ‘Permakültür Tasarım Sertifika Kursu’. İsminden pek bir şey anlaşılmıyor ama kurs içeriği inanılmazdı… Doğal tarım, doğal hayvancılık, gıda ormanı oluşturma, toprağı zenginleştirme, su tutma, doğal yapılar, atıkları geri dönüştürme, doğal gübreler, doğal bitki ilaçları vb. Aradığımdan fazlası vardı bu kursta ve hemen kursa yazıldım. Kursu Bill Mollison adında 82 yaşında biri ile Geoff Lawton adında Bill Dede’nin çırağı veriyordu. Kursun ilk gününde ilk şokumu da yaşadım. Bill Dede bir tepe çizdi, tepe üstüne bir çubuk adam koydu, adamın yanına bir ev yerleştirdi ve dedi ki: “İnsanlar manzaralı, heybetli yerleri severler. Tepe üstüne çıkarlar, manzarayı beğenirler, orayı satın alırlar ve evi dikerler. İşte ondan sonra problemler başlar…” Bill Dede aynen benim durumumu anlatıyordu. Permakültür aslında sürdürülebilir, kendi kendine yetebilen yaşam alanları tasarımıdır. 2 hafta boyunca permakültür öğrendim. Her gün yepyeni bilgilere maruz kalıyor ve geceleri o gün öğrendiklerimi düşünüp şaşırıyordum. Çünkü 40 yaşını geçmiş ve çok şey bildiğini sanan biri olarak, bu kadar kısa sürede bu kadar çok ve önemli bilgiye ulaşabileceğimi hiç tahmin edemezdim. Kursta aslında bir yol haritası veriliyor, hangi bilgiye nereden, nasıl ulaşılacağı veriliyor. Kurstan sonra kendini bu alanda geliştirmek kişinin kendisine kalmış. Eğer hayatının geri kalanında sürdürülebilir bir yaşam istiyorsan, artık ne yapman gerektiğini biliyorsun.
Kurstan sonra yoğun bir okuma, araştırma dönemi geçirdim ama bir yandan da hızla denemelere başladım. Kursun ertesi günü evimin bahçesinde malç ve kompost gübre yapmaya başlamıştım. Malç ve kompost bahçelerin olmazsa olmazıdır. Kompost gübre en zengin doğal gübredir ve bitkileri coşturur. Malç ise hem kompost yapmak için hem de toprağı örtmek için çok değerlidir. Permakültürde toprak sürekli olarak çapalanmaz. Toprak bir kez ekilip, dikildi mi üzeri malçla kaplanır ve yıllar boyunca da sürekli malçla kaplı kalır. Çünkü malç toprağı soğuklarda dondan korur, sıcaklarda su kaybını azaltır böylece daha az sulama yapılır. Ayrıca malç yabani otların da çıkmasını önler.
Önceden bahçemin bir köşesinde ufak bir sera yapmıştım. Bill Dede kursa “eğer seranız varsa, kışın sera içine tavuk koyun. Tavuklar serayı ısıtır, seradan daha verimli kış yeşillikleri alırsınız” demişti. Hemen yedi tavuk aldım ve tavuk çiftliğimin başlangıcı oldu. Tavuklar Bill Dede’ye göre en faydalı hayvanlardı. Hem serayı ısıtırlar, hem gübre verirler, hem yumurta ve et verirler, hem bahçedeki böcekleri yerler, hem tüy verirler… Permakültürde problem çözümdür. Evin kuzey bahçesi yosun tutmuştu çünkü çok az güneş görüyordu. Bill Dede’ye “burada ne yapabilirim” diye sorduğumda “mantar yetiştirmek için en ideal ortamdır” demişti. Kuzey bahçede ağaç kütükleri içine aşılanmış, çok lezzetli olan japon şitaki mantarları aşıladım ve kuzeyi mantar bahçesi yaptım. Bir yıl sonra kütükler üzerinde mantarlar çıkmaya başladı ve 10 yıl boyunca bu kütüklerden mantar yiyeceğiz. Permakültür pratiğimi artırırken diğer taraftan da permakültürle ilgili onlarca kitabı okuyordum. Sanki yeniden öğrenci olmuştum ve yüksek lisans yapıyordum. Botanik öğrendim çünkü bitkiler arasında çok önemli iletişim ve paylaşım vardı. Kardeş bitkiler vardı ve birbirlerinin daha iyi gelişmelerinin sağlıyorlardı. Zararlı böcekleri uzak tutan, faydalı böcekleri çeken, toprağı doğal olarak gübreleyen, toprağı havalandıran, toprak derinlerinden üst katmanlara mineral çıkaran, toprağın üstünü doğal olarak örten, diğer bitkilere gölge yapan, birbiriyle hiç anlaşamayan bitkileri öğrendim. Su tutma yöntemleri, doğal yapı malzemeleri, doğal yapı inşaa ve uygulama yöntemleri, atık suları temizleme, akuaponiks ile topraksız tarım ve su kültürü/ balık yetiştirme ve daha birçok konuda okudum. 6 ay içinde evimin bahçesi tamamen şekil değiştirmişti ve bazı dergilerde de yazı konusu oldu. Ardından Uludağ arazisinin permakültür tasarımına başladım ve 2011 Eylül’ünde Uludağ’da ilk çalışmalar başladı. İlk yıl su tutma ve toprağı iyileştirmeye konsantre olduk. İkinci yıl çiftlik altyapısını inşa etmeye başladık. 2013 yazında çiftlik meydana gelmişti. Orman haritasında Belen mevkii diye geçen bölgeden ismimizi aldık ve ‘Belentepe Çiftliği’ni açtık.
Permakültür Nedir?
Permakültür veya ingilizcesi olan permaculture, 'permanent agriculture' yani 'kalıcı' ve 'tarım' olarak ta tanımlanabiliyor; ‘permanent culture’ yani ‘kalıcı insanlık kültürü’ olarak ta tanımlanabiliyor. Permakültür, bilinçli olarak, doğal ekosistemlerdeki gibi çeşitliliğe, denge ve dirence sahip ve tarımsal anlamda bereketli ekosistemler tasarlama ve sürdürebilme çalışmalarıdır. Arazi ve insanların ahenk içinde var olması; gıda, enerji, barınma gibi insan temel ihtiyaçlarının sürdürülebilir ve etik bir şekilde karşılanması hedeflenir.
Permakültür, sürdürülebilir yaşama doğru ilerlemek için çok etkili ve başarılı bir sistemdir. Özünde bugüne kadar dünyanın türlü bölgelerinde başarıya ulaşmış olan doğal yaşam ve üretim sistemlerinin bir sentezi bulunmaktadır. Dünya çapında binlerce permakültür projesi yürütülmektedir. Ülkeler ve Birleşmiş Milletler birçok permakültür projesini de desteklemektedir.
Permakültür çalışmaları ölçeklenebilir. Kentlerde balkonlarda, çatılarda gıda üreten ufak bahçelerin kurulmasından, kendi başına yeten doğal çiftliklere, eko-köylere ve bozulmuş, bozkırlaşmış, çölleşmiş geniş alanların yeniden canlandırılmasına kadar çok geniş alanlarda önemli ve etkili çözümler sunar. Permakültür sayesinde doğaya duyarlı ve gelecek nesilleri düşünen insanlar için takip edebilecekleri bir yol haritası belirlenir. Erişilebilecek ve uygulanabilecek basit çalışmalar anlatılır, öğrenilir ve yapılır. Böylece dönüşüm başlar ve daha yaşanabilir bir dünya için umut canlanabilir.
Neler yapıyor, ne tür ürünler üretiyorsunuz?
15 dönümlük arazinin yarısı üzüm bağı, yani temel ürünümüz üzüm. Bahçelerimizde onbeşi aşkın değişik yeşillik üretiyoruz (marul cinsleri, çin lahanaları, ıspanak, pazı, tere, hardal, roka…) Ayrıca türlü sebzeler ama içlerinden biri iklime çok iyi uydu. Tomatillo… Ülkemizde pek bilinmez ama ‘salsa verde’ denen çok lezzetli bir sos yapılır, ayrıca salatalarda, yemeklerde de kullanılır. Çok özel ‘salsa verde’ sosumuzu üretiyoruz. Çiftlikte ayrıca tavuk, kaz, ördek, koyun var ama az sayıda, ailenin ihtiyaçları için.
TaTuTa Çiftliğiyiz
Tatuta’ya katıldığımızdan beri sürekli yurt içinden ve yurt dışından gönüllüler geliyor. Gönüllüler ile birlikte bahçecilik yaparız. Çalışmalar sırasında sürekli permakültür uygulamaları yapıldığından iş yapılırken permakültür açısından önemi ve nelere dikkat edilmeli gibi türlü konuları uygularken anlatırız. Böylece gönüllüler ayrılırken oldukça geniş bilgi almış olurlar.
Mutfak ve temizlik işleri için görev dağılımı yaparız, herkes bir vazife alır ve yapar. Akşamları hep birlikte mutfakta, kubbe evde veya ateş karşısında muhabbet edilir, müzik yapılır. Taş evdeki kütüphanede doğal yaşam ve permakültür üzerine birçok kitap bulunur, isteyen boş vaktini kütüphanede geçirebilir. Civarda türlü yürüyüş parkurları vardır. Ayrıca Bursa merkeze 30 dk. Ve Uludağ zirveye de 20 dk. mesafedeyiz, isteyen boş zamanda gezebilir.
Çiftlikte sürdürülebilir yaşama dair düzenlediğiniz atölyelerden söz eder misiniz?
Permakültür ve sürdürülebilir yaşam kursları 2-5 gün arasında değişir. 2 günlük kursta temel bilgiler verilir (permakültür nedir, niye önemlidir, dünyanın mevcut durumu, sürdürülebilirlik, permakültür tasarımı ve Belentepe örneği, bahçecilik, toprak iyileştirme, su tutma, doğal yapılar, temiz enerji, geri dönüşüm..) Ayrıca türlü atölyelerimiz vardır: mantar üretim, peynir, ekmek yapma… Yazları gençlik ve çocuk kampları da düzenleriz.
TaTuTa sayesinde bugüne kadar yaşadıklarınızı öğrenebilir, sisteme dair önerilerinizi alabilir miyiz?
TaTuTa özellikle yurt dışından gönüllülere ulaşmamıza aracı oldu ve çiftliğimize gelen yabancı gönüllüler hem çok iyi insanlar çıktı hem bize yeni bilgi beceriler kattılar hem de çifliğimiz daha da şenlendi. Çok güzel ve keyifli bir tecrübe, TaTuTa’ya müteşekkiriz. Aslında yeni katıldığımız için belki de yapılıyordur, bilemiyorum ama tüm TaTuTa çiflik sahiplerini bir araya getirseniz ve tanışsak, tecrübelerimizi, bilgilerimizi paylaşsak çok iyi olur.
Yarınlara dair neler düşlüyorsunuz, hedeflerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Belentepe çiftliği daha çok genç, yapacağımız, yapmak istediğimiz çok şey var. Gönüllülere ihtiyacımız var ama onlara verebileceğimiz de çok şey var. Tüm bilgi ve tecrübelerimizi herkesle paylaşmak isteriz ki hem bizim çiftliğimiz hem de diğer bahçeler, uygulamalar, çiftlikler daha başarılı, üretken olsun.
İlk hedefimiz çiftliği mümkün olabildiğince dirençli ve kendine yeten bir hale getirmek. Daha 2-3 yıl bu alanda yoğun çalışmalarımız devam edecek. İkinci hedefimiz de vakit buldukça çiftlik dışına çıkıp benzer uğraşlardaki dostlara yardım edebilmek. Çiftlik düzene girdikçe bizim de ikinci hedef için daha fazla vaktimiz olur ve diğerlerine daha fazla faydamız dokunur diye umut ediyoruz.
Röportaj : Hayal Senem Sayan